Güneşi Uyandıralım
Şeker Portakalı’nın uslanmaz, masum afacanı Zeze’nin çocukluktan ergenliğe geçişine tanık oluyoruz bu romanda. Daha iyi bir eğitim alabilmesi, sonrasında kendini ve ailesini yoksul hayatlarından kurtarabilmesi için, oğulları olmayan zengin ve eğitimli bir ailenin yanına gönderiliyor. Yatılı bir okulda eğitim gören Zeze, haftasonları bu ailenin yanında kalıyor.
Çocukluk çağının en önemli ihtiyacı olan sevgiyi bir türlü
karşılayamayan , özellikle güçlü ve şefkat dolu bir baba figürüne hasret kalan Zeze, bu eksik parçayı, bir sinemada seyrettiği ve hayran kaldığı “Chevalier” ile tamamlamaya çalışıyor.
Bu hayali baba, onu ihtiyacı olan zamanlarda ziyaret ediyor, gününün nasıl geçtiğini
soruyor, onu dinliyor, anlıyor ve sevgi dolu bir “iyi geceler” öpücüğü ile
yatağına yatırıp üzerini örtüyor.
Bu romanla birlikte “Jose Maure Do Vasconcelos” romanlarında
bir detay dikkatimi çekti. Şimdiye kadar okuduğum romanları düşündüğümde,
kahramanların mevcutta var olmayan ya da var olup varlığını hissedemedikleri
babalarının boşluğunu, onu koruyan kollayan , sevgi ve şefkat dolu başka bir
baba figürü ile doldurmaya çalıştıklarını farkettim.
*Şeker Portakalı – Portekizli
*Yaban Muzu - Grego
*Güneşi Uyandıralım - Maurice Chevalier & Peder Fayolle ( Zeze, Peder için , ruhundaki yalnızlığı ilk farkeden kişi olduğunu söylüyor.)
Hepsi içlerindeki boşluğu doldurmaya çalıştıkları baba
figürleriydi ve hep onlardan bir şekilde ayrılmaları gerekti. Bu detay içimi
acıttı. Sanki ömrümüz boyunca çocukluğumuzun bu eksik parçalarını arıyoruz. Sonra
bu eksik parçaları bulduğumuzu sandığımız kişilere ya aşık oluyoruz, ya arkadaş
oluyoruz belki de düşman oluyoruz. Ama onları hayatımızda hep taşımaya devam
etmek istiyoruz. Çünkü onlar olmadığında içimizde derin bir boşluğun olduğunu
farkediyoruz ve bu boşluğu farkettikten sonra ,bu şekilde yaşamak oldukça güç.
Ortaokul yıllarımdan sonra , 36 yaşımda “Güneşi Uyandıralım”’ı
tekrar okuduğumda bana düşündürdükleri ve hissettirdiklerini özetlemeye
çalıştım. O zamanlar bu romanda beni en çok etkileyen Zeze’nin aşık olması olmuştu. Bu kez, Zeze’nin çocukluğunda alamadığı o sevgiyi, koruyucu,şefkatli “Baba”
boşluğunu doldurmaya çalıştığını fark etmek etkiledi beni. Meğer tüm
yaramazlıkları, isyanları, ona yardımcı olmak isteyenlere karşı ilk etapta
gösterdiği bu öfkesi, içindeki derin kırgınlık ve eksikliktenmiş.
Zeze'nin yüreğine , ona cesaret vermek için giren "Cururu Kurbağası" 'nın da dediği gibi;
"Zeze, önemli olan hayatın güzel olduğunu, göğsümüzde ısıttığımız güneşi Tanrı'nın bize bütün bu güzellikleri çoğaltalım diye vermiş olduğunu keşfetmek."
Yorumlar
Yorum Gönder